1707 Güney İsveç’te Sven Bring olarak doğdu.
Lund Üniversitesi’nde okudu.
1741’de Lund Akademisi sekreteri, 1742’de tarih profesörü oldu.
1748, 1755 ve 1769 yıllarında Lund Üniversitesi rektörlüğünü yürüttü.
1764 yılında küçük Bref till Cancellie Rådet och Råddaren Herr Joh. Ihre om Svenska och Turkiska Språkens Likhet (isveççenin Türkçeyle Benzerlikleri Hakkında Müsteşar ve Şövalye Bay Johan Ihre’ye Mektup) kitapçığını yazdı.
Bu kitabı yazmasından beş yıl sonra 1769’da kendisine asalet verildi. Artık hem müsteşar hem şövalye idi. Soyadına bir de “Lager” eklendi. “Lagerbring” oldu.
![Prof. Sven LAGERBRİNG – ”İsveçliler... - Gök Tanrı - Tengri | Facebook](https://www.neselisozluk.com/wp-content/uploads/2021/05/image-466.jpeg)
Lagerbring ülkesinde de dünyada da tanınmış, saygın bir tarihçidir. İsveç tarihi alanında modern eleştirel tarih araştırmasının babası sayılır. İsveç Lund Üniversitesi Tarih Enstitüsü’nün ilk tarih profesörüdür ve o nedenle Enstitü’nün logosunda onun bir resmi vardır. Üniversite bahçesinde büstü dikilidir, salonlarında tabloları asılıdır. 24 Şubat 2007 tarihinde doğumunun 300. yılı Lund, Uppsala ve Stockholm’de kutlandı.
Prof. Sven Lagerbring’in en önemli eseri dört ciltlik İsveç imparatorluğu Tarihi’dir. En Eski Zamanlardan Bugüne Svea İmparatorluğu Tarihi (Swea Rikes Historia från de åldsta tider till nårvarande) adlı 4 ciltlik bu tarih kitabını 1769-1783 yılları arasında yazıp yayımlamıştır. Her biri en az altı yüz küsur sayfa olan bu kitaplarıyla ancak 1460 yılına dek gelebilmiştir. Beşinci cildi bitirmesine ise yaşamı yetmemiştir. Profesör Sven Lagerbring 1787 yılında ölmüştür. 1467 yılına dek gelebildiği seksen sayfalık bölüm ölümünden çok sonra 1907 yılında yayınlanabilmiştir.
Lagerbring tarih kitabının birinci cildinde 1060 yılına dek Oden ve onun hanedanlığı olan Ynglinge krallarının hüküm sürdüğü Viking tarihini anlatmaktadır. Buradaki en önemli dayanağı İzlandalı siyasetçi, tarihçi, yazar Snorre Sturlesson’un, Edda adı altında topladığı İskandinav mitolojisi, söylenceleri, masalları ve destanlarıdır. Kitabının girişinde bunların güvenilirliğini sorgulamış, kendinden önceki değişik yerli yabancı tarihçilerin verdiği ve Sturlesson’un anlattıklarıyla çakışan bilgiler ışığında bunların güvenilir olduğu sonucuna varmıştır. Hem Sturlesson’a ve hem de Lagerbring’e göre Oden ve halkı Türkler ve Asyalılardır.
İsveççenin Türkçeyle Benzerlikleri Hakkında Müsteşar ve Şövalye Bay Johan Ihre’ye Mektup kitabını, tarih kitabını yazmadan 5 yıl önce yazmış ve Oden ve yanındakilerin Türk olduklarını Snorre Sturlesson’un yazılarına, Kuzey söylencelerine, masallarına ve destanlarına dayanarak kanıtlamak istemiştir. Daha da ileri giderek İsveççe ile Türkçe arasındaki benzerlikleri incelemiştir. Kitapçık Johan Ihre’den görüş bildirmesi ricası ile son bulmaktadır. En son bir notta da yazar, Grekçe ve Şark dilleri profesörü Sven Johan Munthe’ye de başvurduğunu ve dillerin tür ve yapılarıyla ilgili konularda doğrulandığını ekliyor.
Odin Türktür ve Türkiye’den geldi
Prof. Sven Lagerbring şöyle diyor: Eski masallarımızda eski İsveççenin Odin (Oden, Woden) tarafından getirildiği anlatılır. Oden, Herwarar masalının birinci bölümünde Tirkiar (Türkler) ve Asiemaen (Asyalılar, Asyalı adamlar) olarak tanıtılan büyük bir kitlenin önderiydi. Are Frode de aynı öyküden bahseder. Burada açıkladığı akraba ağacında, Oden’in oğlunun adının Yngve Tirkia Kongr olduğunu söyler, Sturlesson’un, Ynglinge masalı 5. bölümünde, Odin’in, çok mülkünün bulunduğunu açıkladığını ve Tyrkland’dan (Türkiya – Türkiye) yolculuğunu ayrıntılarıyla anlatır. Türkler çok uzun zamanlardan beri Hazar Denizi’nin ve Kafkas Dağları’nın kuzeylerinde çok geniş topraklara sahiptiler. “Asaların (Asya adamları – Asyalılar) nerede oturduklarını belgelemeye gerek yok. Ptelemaeus onları bu bölgelere, Don Nehri’nin (Eski İsveççe: Tanais) doğusuna koyuyor. Bunu Sturlesson da doğruluyor. Oden ve onun geldiği yer konusunda Latin yazarlardan bilgi aldığına dair bir veri bulunmuyor.
Tüm Türkler diğer pek çok akraba halklar gibi göçebe idiler. Büyük bir olasılıkla, o nedenle “gezgin – göçer” anlamındaki İbranice schut (Latince: Vagari) sözcüğünden esinlenilerek Schyther (İskitler) olarak anılmışlardır. Buna bağlı olarak da tüm ülkeye Grekler ve Romalılar tarafından Scythia (İskitya) adı verilmiştir. İzlanda yazılarında da bizim atalarımızın kendi küçük ülkelerine Swithiod denirken, bundan farklı olarak oraya Svithjot Hin Mikla ya da Stora Sverige (Büyük İsveç) deniyordu. Oden Almanya üzerinden yola çıktı ve önce Almanya’da durdu. Oradan Holstein üzerinden Danimarka’ya geçti ve İsveç’te durdu. Nihayet bu uzun yolculuklarının sonuna geldi. Buralara birer oğlunu kral olarak bıraktı ve yanlarına beraberindekilerden büyük gruplar verdi. Bu, Sturlesson’un kendi anlatışıdır ve neden Almanca, Danca ve İsveççenin temelde aynı dil oldukları konusunda tam bir neden sunar, İngilterelilerin ataları Anglosaksonların kökeni de aynı şekilde Oden’e uzanır. Onların dilleri de aynı Türklerin ve Asyalıların dilinin bir dalıdır. Durhamlı Rahip Simeon, Simeon Dunelmensis, aynı yerlerden Schlesvig’e Oden’in Sceaf isimli 9 kuşak gerisinden atası zamanında bir göç olduğunu inanılır bir şekilde anlatıyor. Bu kuşkusuz olağanüstü efsanevi bir konudur. Troysden Hift. Angl. Ser. T. i. Björner ve başkalarının, Oden’in beraberinde o kadar çok kalabalık bir halk getirmediği görüşünde olduklarını biliyorum. Onun gelişiyle dil de değişebilecekti. Ancak Sturleson bize bambaşka bir manzara çiziyor. Onun anlatımına göre, Oden yanına ülkenin tüm kayıtlarını ya da yüksek hâkimleri almıştı ve bu şekilde çok sayıda erkek halkı götürmüştü. Kuşkusuz, bu kez de daha sonraki diğer İskit göçlerinde olduğu gibi hareket etmişlerdi.
***************
Bizim atalarımız Oden’in yoldaşları Türklerdir. Bu konuda elimizde yeterli belge var. Onları Traklar ya da Getler olarak göstermek isteyenler var. Böyle düşünebilirler. Eleştirme gereği duymuyorum. Tersine, kişisel olarak, bu açıklanan tanıklıklara güveniyorum. Benim vardığım sonuçlar değişmiyor. Çünkü bunlar da aslında Türklerle bir serüveni olan halklardır. Liderlerimiz rahatlıkla, atalarımızı Türkler ve Göçerler (Tattare: Tatar sözcüğünden esinlenilerek kullanıldığı sanılıyor. İsveç’te eskiden göçer, gezgin halka verilen aşağılayıcı ad. Bunlar, kimine göre Tatar kökenliler, kimine göre Çingene kökenliler, kimine göre Almanya’dan ya da Rusya’dan gelen askerler, kimine göre işsiz güçsüz dolaşan, değişik kökenlerden sosyal bir grup. A.G.) olarak gösteriyorlar. Ancak bazı dürüst kişilerin ve hatta asil kişilerin buna öfkelendiklerini biliyorum. Onlar bu kökeni yeterince onur verici bulmuyorlar. Bir tarihçinin en önde gelen rehberi ve amacı gerçektir: Bu şekilde onur kazanmak çok daha iyidir. Kendini ve yandaşlarını yalanlarla kandırmak; işte asıl bu tuhaf bir onursuzluktur. Bir de, kim Türklerin öteki halklardan daha az onursuz bir halk olduğunu söyleyebilir ki! Eğer onur sağlayan koşullar olarak zaferler ve ülke fetihleri görülüyorsa (ki, yapılan kabaca budur) Türkler ve Tatarlar kadar bu koşulları yerine getiren fazla halk yoktur. Çin bir Tatar eyaleti, tüm Asya, Arabistan, hepsi Türklerin silahlan karşısında eğildiler. Hatta Roma, evet hemen tüm Avrupa, Hunlar ve Tatarların önünde titredi. Uzun zaman karanlık ve bilgisizlik içinde yalpaladığımız bir gerçektir. Diğer halklar da kendi barbar dönemlerini yaşadılar. Öte yandan bizim atalarımızın ne oldukları da bizi çok az ilgilendiriyor, yeter ki, biz kendimiz şerefli ve saygıdeğer olalım. Romalılara gösterilen hayranlık oldukça yersizdir. Onların ataları soyguncu ve zalimdirler. Bugün de eski alışkanlıklarından, Oden, Romulus, Bellerophon ve Indatyrse’den coşku duyabiliyorlarsa, bu onların acemi gelip acemi kaldıklarını gösterir. Onur verici olup olmadığı endişesi olmadan söyleyelim, Oden ve yanındakiler Türk idiler.
***********
Bu tümceyi olduğu gibi kabulleniyorsak ya da hiç değilse mümkün görüyorsak, bunun sonucu olarak İsveççede Türkçe ile benzerlikler görmemiz kaçınılmazdır.
Türkçe – İsveççe benzer sözcükler
Prof. Lagerbring kitabında İsveççe ve Türkçe gramer ve sözcük benzerliğini de ortaya koyuyor. Çok sayıda sözcüğün birbirlerine benzediğini belirterek iki yüzden fazla örnek veriyor.
Bugün bile benzerlikleri ortada olan birkaç sözcük sayalım:
Ata – Ätt
Böri (kurt) – varg (“variy” okunur)
Bağır (göğüs) – Bog
Borçlu – Borgen
Burç – Burg
Göl – Göl
Göm – Göm
Siper – Spär
Hal – Hälsa
Hakan – Håkan
Kaan – Konung (kung)
Hej – Hej (merhaba)
Hayda – Hejdå (hoşça kal – güle güle)
Kap – Kop
Kedi – Katt
Kiler – Källare
Köy – Koja
Kandil – Kyndil
Mana – Mena
Nam – Namn
Şen – Shön
Su – Sjö
Tepe – Top
Peder – Fader
Kaz – Gås
Kule – Külle
Gülle – Kula
Erlik – Ärlig
Öküz – Oxe
1 Comment
Comments are closed.