ÖZDEMİR ASAF(11 HAZİRAN 1923-28 OCAK 1981)
Tüm dünyayı kucaklamak istedim;kollarım yetişmedi.
GELDİM
Beni çağırmadınız, kalkıp ben kendim geldim.
Uzaklardan size bir haber getirdim geldim.
Bıraktıklarınızdan, unuttuklarınızdan,
Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim.
Gömütleri andıran yapılarınızdaki
Yaşantılarınıza evler getirdim geldim.
Tek-tek, ayrık-soluyan bitkiseller yerine
Yüzyüze-dönük-gülen sizler getirdim geldim.
Solarken suladığım, koparken bağladığım,
Ölürken canladığım sözler getirdim geldim.
![Özdemir Asaf ölümünün 39. yılında anılıyor](https://static.birgun.net/resim/haber-detay-resim/2020/01/28/ozdemir-asaf-olumunun-39-yilinda-aniliyor-680770-5.jpg)
AĞLAMAK
Ağlamak
Bazı acılarda yetmez
Bazı ölümlere
Örtüsüdür bazı acıların
Örter, örtülmez
Savunur bir süre
Ağlayanlar sevinmeli
Sevin ağlıyabiliyorsan
Acılar art arda dinmeli
Durur bir nöbetçi gibi
Durur bir bekçi gibi
Zamana gülmeli gülmeli
Sevin ağlıyabiliyorsan
Unutmanın kardeşidir ağlamak
Uyur uyanır yatağında duyguların
Düşüncenin kucağında hep çocuktur
Ağlamak.
SABAHA KADAR
Dünya o kadar büyük ki;
Bir noktayım ortasında, ne yapsam.
Bazan da o kadar küçülüyor ki dünya,
Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam.
Hayat o kadar uzun ki,
Öyle bitmez geliyor ki bir an..
Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki;
Ne çıkar, diyorum, bir hayattan
Saadet o kadar lâzım ki yaşayana;
Billâhi can verir uğrunda insan.
Hem o kadar boş ki mesud olmak,
Gün yüzü görmeden ölenlerin arkasından.
Ben o kadar önemli kişiyim ki,
O kadar iyiyim ki aklım ve düşüncelerimle.
O kadar fenayım ki ben
Delice niyetlerimle.
Gece; ne kadar karanlık ve sessizsin..
Öyle kaplayorsun ki evleri, yolları, denizleri.
Hem o kadar aydınlık ve seslisin ki;
Çılgınca coşturuyorsun bizleri.
Sabah; bir yeni dünya gibi geliyorsun;
Öylesine süslü, öylesine saadesin ki..
Sen o kadar güzelsin ki sabah,
O kadar güzelsin ki.
YÖN
Sen bana bakma,
Ben senin baktığın yönde olurum.
CAN
Bir türkü söylediler, duydunuz mu..
Bir kuşu vurdular, gördünüz mü..
Böyle neden susuyorsunuz böyle
Güzelliğiniz çoğalıyor, öldünüz mü.
NOKTA
Bana yalanlar söylese yetinecektim.
Ama yalan söyledi.
AKIL GÖZÜ
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
ANAHTAR
Konuşmak susmanın kokusudur.
Ya sus-git, ya konuş-gel, ortalarda kalma.
Yalan korkaklığın tortusudur.
Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma.
SAÇLARI
Bilmİyorum ne vardı saçlarında..
Rüzgâr mı delice eserdi,
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa..
Saçlarının her hali hoşuma giderdi.
DİYEK
Türkiye’de İstanbul ne ise,
İstanbul’da gece ne ise,
Gecede yürümek ne ise,
Yürürken düşünmek ne ise,
Seni unutamamacasına düşünmek ne ise,
Unutamamanın anlamı ne ise,
Seni sevmek ne ise,
Saklayayım, yok söyleyeyim derken
Birden aşka düşmek ne ise.
Her neyse.
ÖLÜM
Ölüm; ben onu çiçeklerle giderken gördüm.
Ölüm; ben onu yaşamları bilerken gördüm.
Obur doymazlıkların obur açlıklarında,
Ölüm; ben onu, varlıkları silerken gördüm.
Ama bir de yokluğun ve yüreğin önünde;
Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.
MÜZİK
Burada ben varım, orada o var.
Buraya oradan gelen bu şarkılar,
Atar beni oraya, onu buraya kadar.
Ben orada olurum, o buraya gelince.
Buluşamayacağız bu müzik bitmedikçe.
GECE
Sözcükler birbirini götürdü,
Kitaplarda aklım kaldı.
Yaşamımda bir düğüm,
Ve gecede sivrisinek,
Kaldım kaldı.
DEĞİRMEN
Bir kez geçer, bir insan bir karşı’ya,
Ondan sonra artık her-şey karşı’dır.
Orada bir dur-yeri olsaydı ya..
Olmaması bir karşı-yarışı’dır.
![Tüm dünyayı kucaklamak istedim; kollarım yetişmedi](https://imgs.stargazete.com/imgsdisk/2015/10/03/031020151922590610170_2.jpg)
LAVİNİA
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
“Lavinya; Bir çiçek cinsidir.Ölüm çiçeği olarak da bilinir.
HARCAMALAR
Mektuplar aldım sevindim,
Birinde denmiş geliyorum
Öbüründe yazılmış geleceğim.
Bekledim bekleyorum.
Bir yaşam verdim.
Açtım bir başkasını,
Uzun-uzun yazmış gel.
Okumadan arkasını
Gittim gidiyorum
Bir başka yaşama bedel.
Biri demiş sen, biri demiş ben.
Seni ben anladım, beni sen.
Bir yaşam daha verdim
Beklerken, giderken, dönerken.
Kaldı elimde üç-beş mektup,
Üç-beş yaşam.
Bir onları da açsam okusam
Önceki yaşamları unutup
Ya beklesem, ya da gidip arasam.
Ne bir iz geliyorum deyenden,
Ne de gel yazandan.
Bunları düşünüp dururken
Bir yaşam daha gitti elimden
Başkalarınca saklamak varken.
Ama ben umudluyum bundan; Yüzümden, gözümden belli –
Umudu umudumla harcadığımdan..
Bundan sonra belki
Bir yaşam daha çıkar mektubumdan.
AYNANIN OYUNU
Bir çocuk doğdu, bendim.
Sıraya girdim insanlar içinde.
Alay bayrak büyüdüm
Odalar, sofalar içinde.
Bir ayna doğdu, gördüm.
Sıraya girdi aynalar içinde.
İsime geldi, aldım,
Çarşılar, pazarlar içinde.
Bunca yıl yüzüne baktım.
Kendisini aşmadı
Olanlar içinde.
Bir sabah uyandım,
Duruyordu karşımda
Düşmancasına,
Bir cam,
Aldanmış,
Kendini ayna sanmış..