Güzel Havalar
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Masal
Çocuk gönlüm kaygılardan azade
Yüzlerde nur,ekinlerde bereket;
At üstünde mor kaküllü şehzade;
Unutmaya başladığım memleket,
Şakağımda annemin sıcak dizi,
Kulağımda falcı kadının sözü,
Göl başında padişahın üç kızı,
Alaylarla Kafdağına hareket.
Rüya
Annemi Ölmüş gördüm rüyamda.
Ağlayarak uyanışım
Hatırlattı bana,bir bayram sabahı
Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp
Ağlayışımı.
Davet
Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki
Vazgeçmek mümkün olmasın
Kitabe-i Seng-i Mezar
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.
Kitabe-i Seng-i Mezar
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi
Aldılar götürdüler.
Yıkandı,namazı kılındı,gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince…
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
Kitabe-i Seng-i Mezar
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler,
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matrasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigardı ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigar.
Kahve ocağında el yazısıyla:
“Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı.”