Sen gittikten sonra, hemen
hava soğudu, karladı.
Böyle olunca, ölene
gökyüzü, derler, ağladı.
Ama biliyorsun, bahar,
gün açtı On üç Nisan’da Pırağ gülümseyiverdi,
hatta orda, kabristanda.
Hala biraz dua gibi ediliyorsa da lafın,
vitrinde günlük güneşlik kara türlü fotoğrafın.
Hava belki yine bozar lakin önümüz Mayıs…
Pırağ’da ,Mayıs, bilirsin, yemyeşil,altın sarısı
saldırınca sokaklara siler kederi genç kızlar
pencere camları gibi
ve senden kalan keder de
gölgen gibi kaybolacak
Pırağ kaldırımlarından.
Dünya bu…. doğrusu zaten
hayatı seven ,akıllı,
iyi yürekli ölüler,
ne 41 günlük yas ister,
ne “Benden sonra Tufan!” der.
Faydalı bir şeyler,bir söz,
bir ağaç,bir gülümseme
bırakarak çekip gider
ve dirilerle bölüşmez
kabrinin karanlığını
ve kendi başına taşır
ağırlığını taşının.
Ve dirilerden hiçbir şey
istemedikleri için
ölmemiş gibi olurlar…
Biliyorum, sen de Nezval,
sen de böyle bir ölüsün,
Pırağ’ın iyi yürekli,
dünyayı seven, akıllı
ölülerden birisin…
Telefondan çağırdılar,
ayrılacağız, ne yazık.
Hoşça kal kardeşim Nezval.
Bizim dünyamızda yine
en tatlı yemiş: aydınlık …
Nazım Hikmet 20 Nisan 1958 ,Pırağ